İçinde yer aldığım dünyaya yabancılaşıyorum.
Davranışlar, alışkanlıklar, zevkler, modalar değişiyor.
Benim tanıdığım ünlü insanlar birer birer gidiyor, yerlerine tanımadığım yeni ünlü insanlar geliyor.
Bazen insanları anlamakta zorluk çekiyorum. Onları tanıyamıyorum. Mesela neden bu insanlar vakitlerinin önemli bir kısmını sosyal medyalarda amaçsızca geçiriyor?
Bildiğim dünya artık kıymetsizleşiyor.
Her şey çoğalıyor, her şey bollaşıyor.
Eskiden bir filmi izlemek, bir oyunu oynamak, bir maça ulaşmak ciddi bir emek gerektirirken artık her şey önümüze gani gani dökülüyor.
Hal böyle olunca hiçbirinin bir kıymeti kalmıyor.
Hepimiz birer zengin, şımarık çocuk oluyoruz.
Benim tanıdığım dünyanın efsanelerinin soyları tükeniyor.
Her spor dalında sporcuların kalitesi artıyor, seviye yükseliyor.
Ama bir Del Piero, bir Zidane’ın kalbimizde boşalttığı yerleri kimse dolduramıyor.
Buffon 45 yaşına kadar oynasın, bana ne Neuer de iyi kaleciyse.
Iron Maiden gibi başka bir grubun dünya üzerine bu saatten sonra gelebileceğine inanan kaç kişi vardır şu yeryüzünde?
Duman’ın, Athena’nın, Mor ve Ötesi’nin efsane albümleri gibi albümler şu günümüz dünyasından nasıl çıksın?
Ve bu dünya derinliğini kaybediyor.
Aynı eski ucuz western filmlerindeki kasabalara benziyor: binaların sadece ön cepheleri görüntü olsun diye var, arkaları boşluk.
Herkes her şeyi biliyormuş gibi davranıyor ama bildikleri beş dakikalık muhabbettin sonunda tükeniyor.
Tembellik, araştırma güdülerine karşı galip geliyor.
Her şey zaten Google’da var, neden bir şeyleri araştırıp öğrenelim ki?
Sonuç olarak benim tanıdığım dünya yok oluyor.
Sanki birileri yerine benim olmayan bir dünya koymaya çalışıyor.