2018’in ilk aylarında kız arkadaşımla birlikte yaz tatili planlarımızı yapmakla meşguldük. Bu sefer temelden bir değişikliğe gidip geçmiş yazlarda yaptığımız gibi arabaya atlayıp oradan oraya, şehirden şehre geçmeyecektik. Onun yerine zamanımızın çoğunu tek bir şehirde, sakin sakin geçireceğimiz bir tatildi hedefimiz. O şehir olarak da aklımızda daha önceki yıllarda birkaç gün geçirdiğimiz ve tadı damağımızda kalan Berlin vardı. Planımız bir apartman dairesi kiralayıp on gün civarı bir süre Berlin’in doyasıya tadını çıkartmaktı.
Bu kulağa hoş gelen plan kafamıza yattıktan sonra Berlin ve çevresinde yapabileceğimiz etkinlikleri araştırmaya koyulduk. İlgimizi çeken kategorilerden bir tanesi de konserlerdi.
Yaz müzik festivalleri genelde Aralık ile Mayıs ayları arasındaki dönemde katılımcı isimleri açıklıyorlar. Bizim araştırmalarımızı yaptığımız zamanlarda da civardaki festivaller katılımcıları yarı yarıya açıklamış gibiydiler. Açıklanan isimlerin içerisinde bir grup vardı ki birçok insan gibi bizim gözümüzde yılların efsanesi seviyesindeydiler ve “acaba gitsek mi” sorusunu kendimize sormaya gerek bile bırakmıyorlardı: Depeche Mode.
Konser Berlin’e yaklaşık 500 km mesafedeki Polonya’nın Gdynia şehrinde düzenlenen 4 günlük Open’er Festivali kapsamındaydı. O ana kadar açıklanan diğer headliner’lar Bruno Mars ve Gorillaz’dı. Geriye açıklanacak bir headliner daha kalmıştı.
Başlangıçtaki planımız Berlin’de geçirdiğimiz süre içerisindeki 2-3 günümüzü Polonya’ya ayırmaktı. Depeche Mode konserinin olduğu günü festivalde, diğer günleri de festivalin olduğu bölgedeki şehirleri dolaşarak geçirecektik. Hem Depeche Mode konserine gitmiş hem de bizim için yeni bir ülke olan Polonya’da birkaç şehri gezmiş olacaktık.
Biz bu planların üzerine uğraşırken 4. headliner da açıklandı ve bizi bir nevi Gdynia’ya kadar gitmişken festivalin 4 gününe de katılmaya mecbur bıraktı: Arctic Monkeys.
Gönül rahatlığıyla tıka basa eğlendik diyebileceğimiz 2018 Open’er Festivali’ni size bu yazıda anlatacağım.
Gdansk/Gdynia’ya Ulaşım
Bizim yolculuğumuz Almanya’nın en batı kısmında yer alan, benim yaşadığım şehir olan Rheine’den başlayıp Gdansk’ta sona erdi. Bir günümüzü yolda kaybetmemek için akşam iş çıkışı yola çıkıp sabah 7 gibi Gdansk’a vararak bu 1000 km’lik uzun yolculuğu tamamladık. Öncelikle 4,5 saat süren bir yolculukla Rheine’den Berlin’e trenle geçtik. Ardından 3,5 saatlik bir otobüs yolculuğuyla Poznan’a vardık ve oradan da 4 saatlik bir tren yolculuğuyla Gdansk’a geçtik. Biz Gdansk’a yaklaştıkça etrafımızdaki festivalcilerin sayısı da arttı ve son trenimize bindiğimizde trenin neredeyse hepsini festivalciler oluşturuyordu.
Open’er Festivali Polonya’nın kuzeyinde yer alan, 500 bin civarı nüfusuyla ülkenin en büyük 6. şehri olan Gdansk’ın komşu şehri Gdynia’daki bir eski askeri havalimanında 2002’den beri düzenleniyor. İki şehrin arası trenle yaklaşık yarım saat. Birbirine çok yakın olan Gdansk, Gdynia ve Sopot şehirleri, Tricity bölgesi olarak geçiyor ve bu bölgede sınırsız kullanım sağlayan uygun fiyatlı tren biletleri mevcut.
Havayoluyla ulaşım da üzerinde düşündüğümüz bir seçenekti fakat uçağa binmek için gecenin bir yarısında kalkıp Dortmund’a gitmemiz gerekiyordu. Yine 5-6 saatimizi alacaktı. Maddi açıdan iki seçenek de birbirine yakındı. Biz tercihimizi daha huzurlu ve eğlenceli olacağını düşündüğümüz demir-karayolu kombinasyonundan yana kullandık. (İyi ki de öyle yapmışız.)
Festivale Türkiye’den katılmak isteyenler hazır o kadar gelmişken Berlin’e de uğrayalım derlerse önce oraya uçup ardından bizim yaptığımız gibi toplu taşıma ile Gdansk’a geçebilirler. Ya da Kiev, Viyana, Budapeşte gibi hub şehirler üzerinden aktarmalı uçaklarla Gdansk’a da uçulabilir. Wizzair ve Ryanair gibi ucuz havayolu şirketlerinin Gdansk’a buralardan uçuşları mevcut.
Arabayla seyahat Polonya için genel olarak tavsiye edeceğim bir ulaşım şekli değil. Batı Avrupa ülkelerindeki gibi hızlı ve konforlu otoyolları Polonya’da bulmak mümkün değil.
Konaklama
Her müzik festivalinde olduğu gibi Open’er’da da çadır alanları mevcut. “Genciz, çılgınız ve festival zamanı konfor aramak da neymiş” diyenler için çadırda kalmak bir seçenek olabilir. Biz o görüşte olmadığımız için çadırda kalma seçeneğini pas geçtik.
Gdansk’ın daha büyük bir şehir olması ve Gdynia’nın festival süresince tıka basa dolu olacağını varsaymamızdan dolayı biz Gdansk’ta konaklamaya tercih ettik.
Polonya’da bizi en fazla şaşırtan şeylerin başında şehirlerdeki toplu taşıma sisteminin dakikliği ve rahatlığı geldi. (Sanırım eski komünist ülkelerden birisi olmasıyla ilişkili) Bu sebeple Gdansk’ta konaklayacak olanların tren istasyonuna çok yakında konaklamaya kasmalarına gerek yok. Sabaha kadar çalışan gece otobüsü hatlarından birinin yakınından geçtiği her yerde kalınabilir. Bizim konakladığımız Nice Rooms’u tavsiye edebilirim. Temiz, ferah ve makul fiyatlı bir yerdi. Çalışanları yeterli seviyede İngilizce konuşuyor.
Biletler
Festivalin düzenleyicisi olan Altersklep şirketi kendi sitesi üzerinden biletleri satıyor. Biz geçen yıl 4 günlük biletleri kişi başı yaklaşık 140€’ya almıştık. Bu yıl için de 600 Polonya Zilotisi fiyatla yine aynı seviyedeler.
Biletler elektronik olarak emaille geliyor. Başka festivallerde de olduğu gibi Open’er’da da bileklik sistemi kullanılıyor. O elektronik biletleri festival zamanı belirli yerlerde kurulmuş gişelerde birer bilekliğe dönüştürmeniz gerekiyor. Biz Gdynia tren istasyonunun önündeki gişelerde dönüştürmüştük.
Festival süresince biletiniz aşağıdaki instagram postunda görebileceğiniz bileğinizdeki bilekliğiniz oluyor. Bilekliklerin boyutunu metal bir kıskaçla sizin bileğinize göre takarken görevliler ayarlıyorlar ve bu sebeple festival süresince bilekliği çıkartamıyorsunuz. Çıkartmak için ya bilekliği kesmeniz ya da o metal kıskaca zarar vermeniz gerekiyor. Her gün festivale girişte bilekliğiniz ve üzerindeki metal kıskaç kontrol ediliyor.
Festival Alanına Ulaşım
Gdynia tren istasyonundan festival alanına ulaşmak için gün boyunca çalışan ring otobüsleri mevcut. Onların sizi bıraktığı duraktan festival alanının girişine varmak için de yaklaşık 15 dakika yürümeniz gerekiyor. Özellikle akşama doğru ve headliner konserlerinden sonra ring otobüsleri oldukça dolu oluyor. Biraz sıra beklemek gerekebiliyor.
Gdynia içerisinde konaklayanlar için şehrin mevcut toplu taşıma sistemindeki otobüslerle de festival alanına ulaşmak bir seçenek. Sizi ring otobüsünün bıraktığı yerde bırakıyor onlar da. Biz sabahında Gdynia’yı gezdiğimiz bir günde o şekilde festival alanına ulaşmıştık.
Festival Alanı
Yazının başında bahsettiğim gibi festival eski bir askeri havalimanı olan Kosakowo havalimanında yapılıyor. Oldukça geniş bir alan. Ana sahnenin bulunduğu giriş kısmından en arkadaki çadır sahnesine ulaşmak bozuk toprak zemini de hesaba katınca yaklaşık 10-15 dakikanızı alıyor.
Yukarıdaki festival alanı planında da görebileceğiniz gibi toplamda 6 adet sahne bulunuyor. Bunları ana sahne (Orange Main Stage), ikincil sahneler (Tent Stage ve Alter Stage) ve üçüncül sahneler (Beat Stage, Silent Disco ve Firestone Stage) olarak gruplandırabiliriz. Üçüncül sahnelerde günün sadece bazı zaman dilimlerinde konserler oluyor. İkincil sahnelerde güzel müzisyenlere denk gelmeniz mümkün. Alter Stage, farklı ülkelerden alternatif müzik türlerinin çalındığı sahne.
Alanın içerisinde birkaç noktaya kümelenmiş çok fazla sayıda portatif WC mevcut. İnternette okuduğumuz bazı yazılarda insanlar diğer büyük festivallere göre tuvalet imkanlarının Open’er’da çok iyi olduğunu belirtmişlerdi. Bizim de festival süresince çok az sıra beklediğimizi ifade edebilirim.
Hava durumuyla alakalı dikkat edilmesi gereken bir durum var. Gdynia Baltık Denizi kıyısında yer aldığı için çok değişken bir havaya sahip. Her şey günlük güneşlik giderken bir anda rüzgar esmeye başlayıp yağmur yağabiliyor. O yüzden her zaman hazırlıklı olmak gerekiyor. Üstünüze giyeceğiniz hırkanızı, montunuzu ve altınıza sereceğiniz ufak kiliminizi sırt çantanızda götürmenizde fayda var.
Festival Alanında Yeme-İçme İmkanları ve Ödeme Sistemi
Festival alanında belirlenmiş iki büyük bölgede birçok ufak yeme-içme standı mevcut. Burger, makarna, tavuk, pizza, çeşitli kızartmalar, vegan, ızgara, tatlılar vs. Eğer çok kısıtlı şeylerle beslenen birisi değilseniz 4 günlük festival süresince mevcut yemek imkanlarından sıkılma şansınız pek yok.
İçki açısından Open’er mükemmele yakın bir festival. Malumunuz ülkemizde içkiler Avrupa’dan oldukça pahalı. Polonya’da ise Avrupa genelinden bile daha ucuzlar. Open’er’daki içki fiyatları da bundan nasiplenmiş. Bir 50’lik bira yaklaşık 2 euronun biraz üzerindeydi. Almanya’daki bir müzik festivalinde 3-3,5 eurodan aşağıya aynı birayı almanız mümkün değildir.
Heineken festivalin ana sponsoru ama içeride sadece Heineken marka bira satılmıyor. 3-4 stantta da Desperados var. Fiyatları Heineken ile aynı. 1-2 stantta shotlar ve kokteyller satılıyor. Ayrıca yine 2-3 stantta da geniş şarap seçenekleri mevcut.
Fakat Open’er’ın içki konusunda gıcık bir kuralı var. Yeme-içme alanlarından alınan içkileri ne yazık ki o alanların dışarısına çıkartamıyorsunuz. (Festival alanı çok geniş olduğu için her yerin plastik bardak çöpleriyle dolmasını istemiyorlar sanırım.) Yeme-içme alanlarının girişlerinde güvenlik görevlileri bekliyor ve elinizde içkiyle çıktığınızı görürlerse sizi durduruyorlar. Bu durum bizi üzdü. Ama 2 gün kadar üzdü. 3. günde sistemin açığını bulduk. Hazırsanız taktiği açıklıyorum. Bir kişi yeme-içme alanının içerisine girip içkileri alır. Diğer kişi yeme-içme alanlarının kapılarının arasında kalan kısımdaki (iki kapı arası 50-60 metreyi bulabiliyor) portatif tel duvarlara gider ve içerideki arkadaşı tellerin arasından dikkatlice içkileri dışarıdaki arkadaşına verir. Lütfen şimdi bu taktiği öğrendiniz diye gidip o boş plastik bardakları konser alanında yere atmayın. Teşekkürler.
Festival kapsamında Mastercard ile birlikte geliştirilmiş özel bir temassız ödeme sistemi kullanılıyor. Ücretsiz olarak temin edebildiğiniz silikon bilekliklerin içerisinde minik bir RFID kart var. Alandaki bazı bankolardan bilekliğinize yükleme yapıyorsunuz. Nakit (Polonya Zilotisi) veya kredi kartıyla yüklemek mümkün. Bu bilekliklere ek olarak temassız kredi kartınızı da ödemelerde kullanabiliyorsunuz. Yurtdışı harcamalarındaki klasik masrafları düşünürsek yanınızda getirdiğiniz Euroları şehir içerisindeki Kantor denilen döviz bürolarından Ziloti’ye bozdurmak bütün Polonya seyahatiniz boyunca en mantıklı olan yöntem olacaktır.
Konserler
Gelelim Open’er Festival 2018’in Lineup’ına. 2019’daki mevcut festivallerin şu ana kadar açıklanan lineup’larına bakınca açıkçası insan 2018 Open’er’ın ne kadar da kuvvetli bir lineup’a sahip olduğunu anlıyor. Depeche Mode, Gorillaz, Arctic Monkeys, Bruno Mars, Nick Cave abimiz, MØ, Post Malone, Massive Attack ve daha birçoğu.
Depeche Mode konseri içlerinde bizi en mutlu eden oldu. Ardından Gorillaz’ı 2. sıraya koyabiliriz. Damon Albarn neden özel bir müzisyen olduğunu bize bir kez daha sahnede gösterdi.
Bizi ufak da olsa hayal kırıklığına uğratan ise Arctic Monkeys’di. Malumunuz kendileri 2018’de yeni stüdyo albümlerini çıkarttılar. Peşinden de büyük hayran tepkilerine maruz kaldılar. Ne yazık ki geçmiş albümleriyle yakından uzaktan alakası olmayan bir albüm. Konserde de ne zaman geçmiş albümlerinden çalsalar seyirci coştu. Ne zaman araya yeni albümden bir şarkı girseler konserin enerjisi düştü.
Polonya, Gdansk ve Gdynia
Polonya’ya daha önce bir kez iş icabıyla günübirlik gelip gitmiştim. Poznan’ın biraz güneyindeki bir şirketi ziyaret etmiştik. Hem o ziyaretimde hem de bu tatilde Polonya beni olumlu yönde oldukça şaşırttı. Bu seyahatler öncesinde Polonya benim aklımda geride kalmış balkan ülkelerine benzeyen, bir diğer gelişmemiş eski Varşova Paktı ülkesi idi. Fakat gittikten sonra gördüm ki Polonya oldukça yüksek hızla modernleşen, Avrupa Birliği’nin en hızlı gelişen ülkelerinden birisi. (İstatistikler de bunu doğruluyor. 2018 Yılı GSYH Artışı -> AB Ortalaması: %1,9, Polonya: %5,1) Bunda AB’den aldığı yüksek miktarlardaki teşviklerin payı büyük. Bununla birlikte halkı da oldukça çalışkan. Polonya’daki kısıtlı iş imkanlarından dolayı birçok Polonyalı çocuk yaştan itibaren Almanca öğreniyor ve para kazanmak için Almanya’da çalışıyorlar. Almanya’da inşaat ve taşımacılık sektörlerinde Polonyalı ağırlığı oldukça yüksektir.
Gdansk tarihsel geçmişinden dolayı oldukça önemli ve büyük bir liman şehri. Dünya savaşları öncesinde ve arasında Almanya ile Polonya arasında hep gidip gelmiş bir şehir. Eski adı Danzig olmakla birlikte Almanca’da hala Danzig olarak geçmektedir. Alman arkadaşlarıma Gdansk’a gidiyorum dediğimde kimse bir şey anlamamıştı. Çünkü şehir Almanya İmparatorluğu’na bağlıyken adı Danzig’miş ve sonrasında da Almanlar için hep öyle kalmış.
Polonya’nın gelişmekte olan yüzünü Gdansk’ta da görmek mümkün. Bazen bir resim bin kelimeye bedel oluyor. Aşağıdaki resim size Gdansk’ı anlatacaktır diye umuyorum.
Bir tarafta birçok Gdansk kartpostalında, magnetinde gördüğünüz, restore edildiğini düğündüğünüz o meşhur nehir kıyısındaki eski evler. Diğer tarafta da o eski evlerin 2. Dünya Savaşı’nda yıkıldığını ve bugün Gdansk’ta gördüğünüz evlerin aslında sıfırdan inşa edilen “eski” binalar olduğunu ortaya seren yapılar.
Gdynia da Gdansk gibi Baltık Denizi kıyısında yer alıyor. Gdansk’ın yaklaşık yarısı nüfusa sahip. Festival esnasında oldukça kalabalık olduğu için biz çok fazla şehir merkezinde vakit geçirmedik. Gitmişken gezilip görülecek güzel bir liman çarşısı var. Salaş, güzel bir balıkçı arıyorsanız Nemo’yu tavsiye edebiliriz.
Son Olarak
Gerek ferah ve geniş festival alanı, gerek oldukça düzenli ve profesyonel organizasyonu, gerekse de yeme-içme konusundaki geniş seçenekleri açısından Open’er Avrupa’da makul bütçelerle gidilebilecek en güzel müzik festivallerinden birisi. İyi bir lineup yakaladığınızda tereddüt etmeden gidebilirsiniz.
Festival hakkında daha detaylı bilgi için:
- Resmi Website: https://opener.pl/en
- Instagram: https://www.instagram.com/opener_festival/