Gülüyorsak sorun yoktur di mi?

-kendisi steve irwin’dir. konumuzla alakası yok, sadece hep gülerdi timsah avcısı. öldüğünde üzülmüştüm. bi ara bahsederim belki kendinden

Vee yine aptal salak bi hayat analizi yazısıyla karşınızdayım. Bu aralar nedense bu konulara çok sardım. Nedenini düşündüm de, galiba merak. Galiba bende hala çocuk merakı var, hani şu her gördüğünü merak eden çocuğunki. Sanırım ben bu merakımı büyümeme rağmen taşıyorum, kaybetmemişim. İşin güzel yanı bu merak baya bişeyler öğrenmeme de vesile oluyor. Durun anlatim bi örnek.

Mesela bugün dişçimden dolgularda kullanılan materyallerle alakalı güzel şeyler öğrendim. Eskiden kullanılan, eski dediysek o kadar eski değil hepimizin bildiği dolgularda sıkça kullanılan gümüş içeren koyu renkli dolgu kaplamalarının yerine daha estetik olan beyaz renkli dolgu maddelerinin kullanımı artmış. Önceden gümüş içeren dolgularla beyaz dolgular arasında önemli bi kuvvet farkı varmış. Daha dayanıklı olsun diye bu gümüşlü madde, dolgu yaparken en üstte kaplama olarak kullanılıyomuş. Ama son yıllardaki gelişmelerin sonucunda beyaz dolgularla gümüşlü dolgular arasındaki kuvvet/dayanıklılık farkı çok azalmış ve ihmal edilebilecek düzeye gelmiş. Bu yüzden de artık beyaz dolgular daha sık kullanılır olmuş. Mesela bunu nasıl öğrendin diye sorarsanız, dişçime düşmüş olan siyah renkli dolgumun yerine neden yeni dolguyu beyaz yaptığını sordum, o da anlattı sağolsun.

Evet böyle saçmasapan çok bilgi biliyorum işte ben, çoğu işime yaramıyo ama bilmek hoşuma gidiyo galiba. Neyse bunu size niye anlatıyorum peki, çünkü benim öyle modern filozof falan olmak gibi bi gayem yok. Beni öyle görmeyin lütfen, çünkü zaten çok fazla var onlardan ve açıkcası biraz komikler. Çok gülüyorum lan ben onlara, hepsi böyle bi hayatın anlamını çözme, şahinin arkasına yazdırılacak söz söyleme çabasında falanlar lan:D Yok yok, yok benim öyle olmak gibi bi hedefim, bunlar sadece öyle meraktan bişeyleri düşünürken aklıma geliyo, e o kadar üstüne düşündük, bari bi yazıya dökeyim de kalıcı olsun diyorum işte.

Uzun bir girişin ardından asıl yazıya gelelim, yine bi soru var: Gülüyorsak sorun yoktur di mi?

Ne güzel, hayatta bazı şeylerin somut göstergeleri var. Hız, sıcaklık, kuvvet falan filan işte. Bunları ölçmek çok kolay, uygun cihazı kullan yeter. Ama malesef bazı şeyleri ölçmek bu kadar kolay olmuyor. Mesela birine aşık olduğunuzu nasıl anlayabilirsiniz? Evet bazı göstergeleri var ama bunlar bize kesin sonucu veriyor mu her zaman? Hislerimiz yanılmıyor mu hiç? Hislerim çok kuvvetlidir diyen bile yanılabiliyor. Hislerimize güvenmeliyiz ama sadece hislerimize göre hareket edersek, mantığımızı yitiririz. Yani çok kısa bi örnekle, birisinin bizi kandırdığını düşünüyosak/hissediyosak, bu hislerimizi bi kenara atamayız ama sadece içimize düşen kurttan dolayı da kesin bi kanıya ulaşamayız, mantığımızla düşünüp bi karar vermemiz gerekir.

Peki o zaman hadi duygularımızı somutlaştıralım. En basitinden ağlıyorsak üzgünüzdür. Tersi tabi ki doğru değil, ama eğer ağlıyorsak bişeye üzgün olduğumuz içindir. Ağlamak, sevinç, sinir gibi başka duyguların dışa vurumu da olabilir ama benim demek istediğim şu: eğer üzülme hallerindeysek ve ağlıyorsak, o zaman kesinlikle üzgünüzdür. Ya peki hayatta mutlu olup olmadığımızın göstergesi nedir? Sanırım o da gülmek.

Bi yerdeyken gülüyosak o yerde mutluyuzdur. Aynı şekilde birilerinin yanındayken gülüyosak, o insanlar bizi mutlu eden insanlardır. Kendimizi kötü hissettiğimiz zaman “bişey” yapmak bizi güldürüyorsa, o bişey de bizi mutlu eden şeydir işte. Burada başka birinin mutlu olup olmadığını anlamaktan bahsetmiyorum, kendimizin mutlu olup olmadığını anlamaktan bahsediyorum. Yoksa dışardan gülerken içerden ağlayan çok insan var. Gülmek çok kolay bir şekilde taklit edilebilen bi eylem.

Yazmadan önce ve yazarken hep bu “gülüyosak mutluyuzdur” hipotezini çürütecek bişey var mı diye düşündüm. Aklıma bişey gelmedi. Yani eğer içimizden gelerek gülüyosak mutlu olmama ihtimalimiz var mı? Sanırım yok, varsa da ben o durumu hiç yaşamadım sanırım.

Peki hayatta genel olarak mutlu olup olmadığımızı nasıl anlayabiliriz? Galiba burda hislerimizden yararlanmak zorunda kalacağız. Moralimiz bi sebeple bozuk diyelim, bizi güldürecek bişey yaptık, güldüğümüz birilerinin yanında bulunduk. Eğer bu mutlu olma durumu sona erdikten sonra tekrar o morali bozuk halimize dönüyosak hayatımızdan mutlu değilizdir galiba. Yani o moral bozukluğu kalıcı bir hal almıştır artık, gülmek/bir süreliğine mutlu olmak onu geçirememiştir. Sonuç olarak hayatımızın o zamanında hayatımızdan mutlu değilizdir, bence.

Hayatımızdan mutlu olmak için sürekli gülüyor olmamıza gerek yok, imkan da yok zaten. Elbette bizi üzen şeyler de olacak, ama eğer gece kafamızı yastığa koyduğumuzda aklımıza bizi üzecek şeyler gelmiyorsa, o zaman mutluyuzdur bence. Bir sonraki yazının konusu: eğer kafamızı yastığa koyduğumuzda aklımıza bizi üzecek şeyler gelmiyorsa mutlu muyuzdur?:)) Şaka şaka, yeter bu kadar saçmalama, biraz da hayatın gerçeklerine yönelmek lazım, misal terimin 3. galatasaray dönemi:) Ya da bilmiyorum aklıma yine böyle bişeyler gelirse yine yazabilirim.

Her zamanki gibi okuduğunuz için teşekkürler.

Gülün biraz, hayat somurtmak için çok kısa.

Comments are closed.



login