Sanırım bu sorunun tek bir cevabı var: sağlık. Bununla çelişen birine henüz rastlamadım. Her şeyin başı sağlık blah blah blah… anladınız işte. O zaman asıl soru şimdi geliyor, sağlıktan sonra hayattaki en önemli şey nedir? Bu soruyu birbirini –hatta beni bile– neredeyse hiç tanımayan 20 farklı insana sordum ve çok da ilginç olmayan farklı cevaplar aldım.
En fazla verilen cevap, yaklaşık üçte birle, para oldu. Baştan söyleyim, burada kimseyi yargılama derdinde falan değilim ben. Sadece insanların hayat görüşlerini irdeledim biraz. Zaten bence para cevabı oldukça yerinde bi cevap. Bu soruya vereceğim ikinci cevap para olurdu benim.
Paradan sonra en çok verilen cevap, her beş kişiden biriyle, huzur oldu. Üzerinde çok fazla yorum yapmayacağım, sonuçta huzur hepimizin peşinde koştuğu, ulaşmaya çalıştığı bişey. Kimilerimiz diğerlerinden daha fazla değer veriyor buna sadece.
Verilen diğer cevaplar da aile, sevgi, mutluluk, dostluk falan gibi şeylerdi işte. Duygusuz biri olarak tanımlandığım için bu cevapları da kendi hallerinde bırakıyorum:) Ama sorduğum kişilerden biri vardı ki benimle aynı cevabı verdi. Resimden de anladığınız gibi: FREEEDOOM!!! Tam da braveheart gibi söyledi hem de:)) O zaman ben de cevap veriyorum, özgürlük.
Bize çizilmiş olan ikişer tane hayat yolu/seçeneği var:
Erkeksen
– Büyü>Oku>Çalış>Evlen>Çocuk yetiştir>Emekli ol>Öl
– Büyü>Okumuyosun o zaman çalış>Evlen>Çocuk yetiştir>Emekli ol>Öl
Kadınsan
– Büyü>Oku>Kariyer yap>Evlen>Çocuk yetiştir>Emekli ol>Öl
– Büyü>Okumazsan evlendiririz biz de seni>Çocuk yetiştir>Öl
Komik gibi duruyo ama maalesef gerçekler bunlar. Aslına bakarsanız bu hayatlar bize o kadar çok benimsetilmiş ki, bunları yaparken kaybettiklerimizin farkında bile olmuyoruz çoğu zaman. Olması gerekenin bu olduğuna inandırılmışız çünkü.
Neyse konumuzdan fazla uzaklaşmayalım, özgürlük demiştim en son. Öncelikle özgürlük derken neyi kastettiğimi açayım biraz. İstediğini istediğin zaman yapabilmektir özgürlük benim için, seni bağlayan birşeyin olmamasıdır.
zrrrrrr telefon
//abi yarın istanbula gidelim mi?
//hafta sonu falan filanın konseri varmış, gider miyiz?
//geç oldu ama bize gelsene, takılırız?
Eğer bu sorular size yöneltildiğinde evet demeyi istemenize rağmen buna engel olan bişeyler varsa o zaman özgür değilsinizdir işte. Biliyorum kulağa çok ütopik geliyor. Zaten kimse kısa zaman dilimlerinin haricinde gerçek anlamda “özgür” olamıyor, her zaman bizi engelleyen bişeyler var, olacak da. Ama zaten hayatta hangi istediğimize tam anlamıyla ulaşabiliyoruz ki? Yupiii biz çok mutluyuz. Ne kadar mutlu olabilirsin ki? Hayatta hiçbir derdi olamayan bir çocuk gibi mutlu olabilir misin hiçbir zaman? Ama sonuçta mevzu ideale ne kadar ulaşabildiğimiz. İdeal dünyada yaşamıyoruz ki ideale tam olarak ulaşabilelim.
Hayatım boyunca her zaman benim için en önemli olan şey özgürlüğümdü. Beni kısıtlayanlara hep baş kaldırdım. Evet bir özgür willy tadında hayatım yok, hala derslerle, insanlarla falanla filanla uğraşmam gerekiyor. Ama sonuçta bu bi kovalamaca. İsmine bayıldığım, kendisine daha da çok bayıldığım bi film var, will smith ve oğlunun birlikte oynadığı: the pursuit of happyness. Teşvik etme olarak –inspiring’in türkçesi işte– son yıllarda çekilmiş en güzel filmlerden biri, izlemediyseniz şu anda bu yazıyı okuyarak vakit kaybediyosunuz demicem ama en kısa zamanda izleyin, pişman olmazsınız. İşte bizim buradaki meselemizin adı da the pursuit of freedom oluyor. Gerçek anlamda belki hiç ulaşamayacağız ama ne kadar yaklaşsak o kadar iyidir.
Zaman içerisinde özgürlüğümüzü kısıtlayan şeyler var bi de, onlardan bahsedeyim biraz da. Bunların en başında aile ve evlilik geliyor. (Aile derken üst nesille olan aileyi kastediyorum) Bu aile kontrolü neyse ki zaman içerisinde azalıyor. Aileden aileye değişmekle birlikte, 20li yaşlara gelindiğinde düşük seviyelere, 30larda da neredeyse ihmal edilebilecek seviyelere iniyor. O yüzden aile baskısını çok dert etmemek gerek ama asıl sorun evlilikte. Evlilik-karşıtı biri gibi gözükmek istemem öyle de değilim zaten ama en azından insanların en güzel yıllarında evlenerek özgürlüklerini yok etmelerine karşıyım. İnsan evli olduğu zaman vereceği her kararda eşini, varsa çocuğunu düşünerek karar veriyor. Tabi kimilerine göre bu güzel bişey orası ayrı. Ama en azından benim gibi bi duygusuz için tam bir görünmez hapishane. Gerçi alemin en duygusuz insanı dexter bile evlendi, tabi sonrasında ne sıkıntılar çekti hepimiz biliyoruz:)) Hariçten gazel okumak kolay dediğinizi duyar gibiyim. Olur da 2-3 yıl sonra evlenirsem bu yazıyı da bi utanç olarak duvara asarım artık:) Ama yok yok öyle bişi, benim 10 yıllık kalkınma planımda yok öyle bi madde, yani en azından üçün yanında sıfırı görene kadar yok diyelim.
En az bi bu kadar daha yazılabileceğim bi konu bu aslında ama daha fazla sıkmayayım. Sonuç olarak bence özgür olduğumuz kadar mutluyuz. Evet para olmadan özgürlük de kolay bişey değil ama paranın esiri olmaktan çok çok daha iyidir bence.
Her zamanki gibi okuduğunuz için teşekkürler. Bir başka yazıda görüşmek üzere.
Mutlu kalın..