Bir gün bir alışveriş merkezindeyken bir çocuk gördüm. Çocuk, çalan sıradan bir hareketli müzik eşliğinde deliler gibi dans ediyordu. İşte o zaman aklıma bir teori geldi, Eğlenme Eşik Değeri. Bu yazımda size bu teorimden bahsedeceğim. Önce eşik değeri ne demek onu hatırlatayım. Eşik değeri, bir olayın gerçekleşmesi için gereken minimum enerji miktarıdır. Eğlenme Eşik Değeri de, insanın eğlenmiş olabilmesi için gerekli olan eğlence miktarı demek oluyor, kısaca EED. Peki, EED neye göre değişiyor? Aslında birçok şeye göre değişiyor ama en önemli etken tecrübedir. Bir nevi sıkılma miktarı da denebilir. Bir örnek verecek olursak, ilk oynadığınız bilgisayar oyununu hatırlamaya çalışırsanız, büyük olasılıkla hatırlarsınız. Çünkü MEGA hafızacı abimiz Melih Duyar der ki: “insan bir olayı yaşarken duyguları işin içine ne kadar girmişse, o olayı unutma oranı aynı oranda azalır.” Bu yüzden de ilkler unutulmaz. Oyunlara dönecek olursak, ilk oynadığımız oyundan aldığımız zevk çok yüksektir, ama bu zevk zamanla azalır. Eğer işin içine birilerini –yaşayan birilerini– yenmek, öldürmek girmiyorsa o oyunun ömrü uzun olmaz. Müzik albümleri, filmler, kitaplarda da durum buna benzerdir. Zamanla aynı albümleri dinlemek, benzer filmleri izlemek, benzer kitapları okumak sıkar. Yeni şeylere yöneliriz.
Bu bahsettiğim EED den başka bir EED daha vardır, “Toplam Eğlence Eşik Değeri”. Hani sıkıcı günler vardır ya, canın hiçbir şey yapmak istemez. İşte o günlerde toplam EED çok yüksektir. Zaten bu yüzden de o günlerde yeni bir şeyler yapmak isteriz. Önceden yaptığımız her şey çok sıkıcı gelir. Daha önce 20 defa dinlediğin bir albümü yüksek sesle bangır bangır dinlemek seni eğlendirmez, sinemaya sıradan bir film izlemeye gitmek de kesmez, çünkü onun gibisini daha önce 30 defa izlemişsindir. Hiç gitmediğin bir yere gitmek, hiç yapmadığın bir şeyi tecrübe etmek istersin. Çünkü önceden yaptığın şeyler o gün seni eğlendirmeye yetmez.
İnşallah çok fazla saçmalamamışımdır.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Ömer Kahya